21 Mart 2009 Cumartesi

anlam


"Namık Kemal'de söz, Ahmet Haşim'de ses, Orhan Veli'de ise söyleyiş önemlidir." cümlesindeki "söz, ses, söyleyiş" kavramlarının hangi anlamları karşıladığını belirtiniz ve böylece sanatçılara dair özellikleri araştırınız.

Kolay gelsin...

17 Ocak 2009 Cumartesi

yeni öss


İşte yeni ÖSS

YÖK, 195 dakikalık tek sınavı kaldırıyor. 2010'daki yeni sistemle iki ayrı sınav, ikinci sınavda da 4 ayrı test ve 1 yabancı dil sınavı olacak. Testler iki haftaya yayılacak, fakülteler 'testine göre' öğrenci alacak.

Akşam'dan Kıvanç El'in haberine göre, 2010 yılında ÖSS'de yapılacak köklü değişiklikler konusunda önerilen sistemin ayrıntıları netleşmeye başladı. Yeni sistemde öğrencilerin kaderini 195 dakikalık tek sınav belirlemeyecek. Öğrenciler temel sınavın yanında 2 haftaya yayılan 4 farklı dersin testleriyle karşılaşacak, çözdükleri testlere göre bölümlere yerleşecek.

Önceki gün YÖK Genel Kurulu'nda ele alınan sistemde öğrenciler, nisan ve haziran aylarında olmak üzere iki aşamalı sınava girecek. Nisan ayında temel bilgilerin yer aldığı sınavda belirlenecek barajı geçenler haziran ayındaki sınavlara girecek.

YÖK'ün önündeki yeni sistem şöyle:

l Nisan'daki sınavda öğrencilere basit düzeyde Matematik, Türkçe, Fizik, Kimya, Biyoloji, Tarih, Coğrafya, Felsefe, Psikoloji soruları yöneltilecek.

l Haziran'da 2 haftaya yayılan 4 farklı ders testi öğrencilere uygulanacak. Bu testler; 'Matematik', 'Edebiyat', 'Fen' ve 'Sosyal' testlerinden oluşacak.

l Matematik okumak isteyenlerin sadece bu teste girmesi yetecek. Fakülteler hangi testlere göre öğrenci alacağını açıklayacak.

l Moleküler Biyoloji ve Genetik okumak isteyen bir öğrenci 'Matematik' ve 'Fen' testini çözecek. Fen testi içinde yer alan 'Biyoloji' sorularının standart sapmaları da farklı hesaplanacağından 'Biyoloji' sorularının önemi artacak.

l Yabancı Dil bölümlerinde okumak isteyenler 2 haftalık sınavın haricinde 3'üncü hafta ayrı bir Yabancı Dil Sınavı'na girecek.

l Meslek lisesi öğrencileri de genel lise öğrencileri ile aynı şartlarda sınava girecek. 2 yıllık Meslek Yüksek Okulları'na sınavsız geçiş hakkı kaldırılacağından meslek liseliler 'Temel' düzeydeki sınavın ardından puanlarına göre 2 yıllık fakültelere de yönelebilecek.

l 4 yıllığa gitmek isteyen meslek lisesi öğrencilerinin önü de kapanmayacak. Meslek liseliler, 4 teste girerek mezun oldukları alan dışında istedikleri bölümlere yerleşebilecek.

Örneğin, bir teknik lise makine, motor gibi bölüm öğrencisi, 2 yıllık okumak isterse sadece 'Temel' düzey sınavına girip üniversiteye yerleşebilecek. 4 yıllık bölüme gitmek isterse 2'nci aşama sınava girecek. Hangi bölümü okumak istiyorsa o bölümle ilgili belirlenen testi çözecek. İsterse 4 testi de çözüp bölüm hakkını artıracak.

İmam hatip lisesi öğrencileri de istedikleri bölüme istedikleri testi alarak gitme hakkına sahip olacak. 28 Şubat öncesi dönemde imam hatip öğrencilerinin de arasında olduğu meslek lisesi öğrencileri istedikleri alanlarda tercih yapabiliyordu.

2010'A YETİŞİR

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan: Sınavlar, iki haftaya yayılacak. İlkine girenler, taban puanı geçtiklerinde 2. sınava da girme hakkı kazanacak. Öğrenci, 'Ben Matematik ve Edebiyat testlerini yanıtlayacağım' diyebilecek. Bir başka öğrenci de 'Ben bütün testlerde şansımı deneyeceğim' deme hakkına sahip olacak. Ama mantıklı olan Fen bölümü mezunu bir öğrencinin Fen testini yanıtlamasıdır. Sözel bölüm mezunu öğrenci, 'Ben Fen testini çözeceğim' derse o konuyu daha önce öğrenmediği için sıkıntı yaşayabilir. Ayrıca bu sistemde ortaöğretim başarı puanının sınav puanlarına belli bir şekilde eklenmesi gerekir ki o konu konuşulmadı, o ayrı bir boyutudur. Fakültelerin ihtiyaçlarına göre çok sayıda puan türü tanımlayabiliriz. Birisi mesela Fen testi içinde yer alan Kimya puanına daha ağırlık verir, biri Fizik sorularına. Kabul edilirse sistemi 2010'a yetiştiririz.

19 Aralık 2008 Cuma

müge

pır&ipi

mankensiniz ya:))

12 Kasım 2008 Çarşamba

tanzimat döneminin bazı özellikleri



TANZİMAT'A DAİR

** Devlet yönetiminde bazı düzenlemeler içerir, kökten bir değişim önermez.
** Batı kaynaklıdır.
** Adli, siyasi, askeri, mali ve idari alanlara yönelmektedir.
** Padişahın hak ve yetkilerinin sınırlandırılmasını amaçlar.
** Devrim değil, reform niteliğindedir.
** Bu dönemde bazı alanlarda birtakım yenilikler gerçekleştirir.
** Edebi, kültürel, askeri ve hukuksal alanda batıya yönelir.
** Eski ve yeni çatışmasının olduğu bir dönemdir.
** 1839’da Tanzimat Fermanı’nın ilan edilmesiyle başlar.
** Gazeteler, okullar, askeri kurumlar açılır.
** Batılı tiyatro toplulukları İstanbul’da oyunlar sahneler.
** Fransız şiirinden çeviriler; uyarlamalar yapılır.
** Edebiyata yeni yeni türler gelir.
** Birçok alanda ilklerin yaşandığı bir dönemdir.

tanzimat döneminde gazetenin işlevi


GAZETENİN İŞLEVİ
** Görüşlerin yayılmasını sağlar.
** Toplumun bilmesi gereken olaylar, durumlar halktan gizlenmez, gazete bu açıklığı sağlar
** Toplumu iç ve dış olaylar hakkında bilgilendirir, bilinçlendirir.
** Toplumun çıkarlarına ters düşecek işler yapanlar teşhir edilir.
** Tüm bunları tarafsız biçimde yapar.
** Adaletin sağlanmasına katkıda bulunur.
** Gazete bir okuldur.
** Kamuoyu oluşturur.
** Dil birliği sağlar

31 Ekim 2008 Cuma

yapı bilgisi


Kök

Bir sözcüğün anlam taşıyan en küçük birimine KÖK denir.

*Birden fazla heceli bazı kökler yanıltabilir. Bu durumda sözcüğün bütünündeki anlama bakmak gerekir.

Örnek: korkunç bir kazaya tanık oldu.

Türkçede sözcükler isim ve fiil kökleri diye ikiye ayrılır.

İsim kökleri= Varlık, nesne veya kavram bildirir.

Fiil kökleri= Bunlar arasındaki hareketi sağlar.

VARLIK NESNE KAVRAM

Kuş bardak mutluluk

Uç- üret- sev-

Kon- doldur- özle-

Öl- iç- ara-

Örnek: Çık-maz sokaklardan çıkardık aşka

Fiil isim

"Ve içinde hiçbir şey yok
Hikayelerimizden başka"

Not: Sesteş köklerle, ortak kökler karıştırılmamalı. Sesteşlikte sözcükler arasında hiçbir anlam ilişkisi yoktur. Ortak köklerde ise anlam birliği vardır.

Örnek: ARI kovanına çomak sokma(SESTEŞ)

Yazarın ARI bir dili var.(SESTEŞ)

ESKİ eserler daha derin.(KÖKTEŞ)

Bu eserler ESKİ dir.(KÖKTEŞ)

Yansıma sözcükler birer isim köküdür. Ancak bunlardan yeni sözcükler oluşturulabilir.

EKLER

Yapım ve çekim eki diye ikiye ayrılır.

Yapım ekleri= Sözcüğün yapısını, türünü, görevini veya anlamını değiştirir.

Çekim ekleri ise sözcüklere durum, zaman, şahıs, çokluk gibi anlamlar kazandırır.

Yapım ekleri; isimden fiil, isimden isim, fiilden isim, fiilden fiil yapım ekleri diye alt başlıklara ayrılır.

Çekim ekleri ise isim ve fiil çekim ekleri diye ikiye ayrılır.

*iki yapım eki üst üste gelebilir.

*sözcük hem yapım hem çekim eki alabilir. Öncelik istisnalar hariç yapım ekinindir.

SÖZCÜĞÜN YAPISI

Sözcükler yapısına göre basit, türemiş ve bileşik diye üçe ayrılır.

Basit sözcük= Herhangi bir yapım eki almaz.

*Çekim ekleri sözcüğün basit yapısını değiştirmez.

Türemiş sözcük=sözcüğün yapım eki almış halidir.

Bileşik sözcük en az iki sözcüğün biçimce veya anlamca kaynaşmasıyla oluşur.

Örnek: Yeraltı kaynakları yok oluyor.

Biçimce kaynaşmış / anlamca kaynaşmış

UYARI: Yeterlik fiilinin olumsuzuna dikkat etmek gerekir. Burada ikinci fiil yani bil-düşer yerine olumsuzluk eki –ma-me gelir. Ancak bu durumda da sözcüğün bileşik yapısı değişmez.

Gör-e-bil-di

Gör-e-me-di.

UYARI: Bileşik sözcüklerin bitişik yazımında ses, tür ve anlam değişikliklerinin etkisi vardır.

NOT: Ekler cümlelerde farklı anlam ve görevlerde karşımıza çıkabilir.

…güzelce bir kızdı

(küçültme)

…güzelce anlattı

(pekiştirme)

…yıllarca aradı

(zaman)

…kibarca uyardı

(tarz)

…yol boyunca ağladı

(mesafe)

…insanca yaşayamadı

(tarz)

…bence haklı

(görüş)

…eğlence başladı

15 Ekim 2008 Çarşamba

11 Ekim 2008 Cumartesi

müge


En çok o seviliyor! Amma velakin :)))

ekler


Arkadaşlar, bu bölümde ekler anlatılacak:)) Derslerde bu kadar ayrıntıya girmeye gerek görmüyoruz. Daha çok bilgi isteyenler için, buyrun:))


Türkçe eklemeli (sondan eklemeli) bir dildir. Türkçede değişmez kökler, onlardan türetilen gövdeler ve kök ve gövdelere eklenen yapım ve çekim ekleri vardır.
Dilimizi kullanışlı yapan; aynı sözcüklerle farklı anlamlar ifade edilmesini, sözcük hazinesinin genişlemesini sağlayan, eklerdir.

Ek

Sözcüklerin yapısını, türünü, görevini veya anlamını değiştiren; ya da onları cümlede zaman, şahıs, durum... anlamlarıyla kullanmamıza yardımcı olan dilbilisi birimlerine ek denir.
Sözcüklere cümlede görev yüklenirken ve onlardan yeni sözcükler türetilirken öncelik yapım eklerinindir. Yapım eklerinin üzerine çekim ekleri gelir. Ama bir iki ek haricinde çekim ekinin üzerine yapım eki getirilemez.
Ekler yapım ve çekim ekleri olmak üzere ikiye ayrılır. Yapım ekleri anlam; çekim ekleri de görev belirler.

I. Çekim Ekleri

Sözcüklerin çekimlenerek değişik yerlerde ve görevlerde kullanılmasını sağlayan eklere çekim eki denir.
Çekim ekleri sözcüklerin cümlede görev almasını, hâlini, sayısını, zamanını, şahsını belirtir. Kısaca çekim ekleri sözcüklerin cümle içerisinde kullanılmasını sağlar.
Kök veya gövde hâlindeki sözcükler ancak çekim eklerini alarak diğer sözcükere bağlanır, zaman ve şahıs anlamı kazanır.

"Öğrenci okul bazen sıkıl"

Bu sözcük dizisi bu hâliyle ancak bir sözcük yığınıdır. Bir maksat, duygu, fikir, haber, bilgi ifade etmez. Ancak bu sözcüklerle ne söylenmek istenebilir, sorusundan hareketle bir şeyler uydurulabilir ki bu yolla bu sözcüklerin ne için söylendiği kesin olarak bilinemez.
Öyleyse bu sözcük yığınını anlaşılır hâle getirmek için çekim eklerine ihtiyaç vardır. Çeşitli çekim ekleriyle bu sözcüklerden anlamlı cümleler çıkarabiliriz:

Öğrenciler bazen okuldan sıkılır.
Öğrenciler okula bazen gitmez.

Çekim ekleri eklendiği sözcüğün anlamını değiştirmez. Çekim ekleri yeni sözcükler türetmeye yarayan ekler değildir; yani bu ekler sözcüğün anlam ve türlerini değiştirmeyen eklerdir. Yukarıdaki örnekte değişik çekimlere rağmen sözcüklerin anlamlarının değişmediği görülür.

Çekim ekleri getirildikleri sözcüğün türüne göre ikiye ayrılır:
İsim çekim ekleri ve Fiil çekim ekleri, diye...

A. İsim Çekim Ekleri

İsimlerin ve isim soylu sözcüklerin sonuna gelerek onları diğer isimlere, edatlara, fiillere bağlayan; cümle içindeki görevlerini belirleyen, ait oldukları kişileri belirten ve isimlerin çeşitli durumlarını bildiren eklerdir.

İsim çekim ekleri şunlardır:

1-Hâl ekleri: -i, -e, -de, -den, -in, -ce, -le
2-İyelik ekleri: -m, -n, -i, -si, -miz, -niz, -leri
3-Çoğul eki: -ler
4-Ek-fiil: -dir, -idi, -imiş
5-Tamlama ekleri: -in,
6-İlgi zamiri -ki


1. Hal (Durum) Ekleri

İsimleri isimlere, fiillere, edatlara bağlayan, diğer sözcüklerle ilişki kurarak isimlerin cümlede görev kazanmasını sağlayan eklerdir.
İsmin hâllerinin başında yalın hâl gelir. Yalın isim hal eki almayandır. Yapım ekleri, çekim ekleri ismin yalın durumunu değiştirmez.

a. -İ Belirtme/Yükleme Hâl Eki

Fiildeki işten, hareketten, eylemden etkilenen varlığı belirtir. Yani bu eki alan isimler cümlede belirtili nesne görevinde bulunur.

ev-i gördüm, kapı-y-ı açtım, okul-u boyadılar, gül-ü koparmayın...

"Neyi, kimi" sorusuna yanıt verir.

Çocukları buradan kim alacak?
Babası çocuğu çağırdı.
Şimdi soruları cevaplayın.

Türkçede birden fazla -i eki vardır:

-i: iyelik eki: (onun) kalem-i
-i: belirtme hâl eki: (o) kalem-i (kim aldı?)
-i yapım eki: diz-i film izlemem. (fiilden isim)


b. -e Yönelme Hâl Eki

Yönelme hâlinde, ismin belirttiği kavrama yöneliş, dönme söz konusudur.
okul-a git, ev-e dön...

Eklendiği sözcüklere farklı anlamlar katar ve değişik anlam ilişkileri kurar.
Yönelme, yaklaşma, ulaşma bildirir.

Bugün okula gitti.
Benim itirazım yapılan haksızlığa. (haksızlığadır: yüklem)

Fiyat, araç ile anlamı kazandırır:

Kitabı bin liraya aldı. (karşılığında)
Bu iş kaç paraya olur?

Zarf tümleci yapar:

Bu iş sabaha biter.
Haftaya size gelelim.

Yer bildirir:

Bizi karşılamak için kapıya geldi.

Edatları isimlere bağlar:

Akşama kadar okulda ders çalıştık.
Sabaha karşı varırız.
Yaşına göre ağır bir işte çalışıyordu.

Deyimde öbekleşir:


Ağzına geleni söyler.
İşleri yoluna koymak
Başına buyruk.
Başa gelen çekilir.
Çok cana yakın bir çocuktu.

İçin, aitlik, amaç ilgisi kurar:

Bunu size aldık. (sizin için)
Sana bir iyilik düşünüyorlar. (senin için)
Annesini görmeye gitti.

İkilemeler kurarak durum bildirir:

Otobüse nefes nefese yetiştiler.
İki ahbap kafa kafaya vermiş...

Şekilce çekimli fiil olan fakat fiil özelliğini kaybetmiş söz gruplarına gelir:

Geçmiş olsuna gitti. (demeye)

c. -de Bulunma Hâl Eki

Bulunma anlamı verir.

ev-de oturma, okul-da öğren, yurt-ta kaldı, devlet-te bulunuyor...

Cümlede dolaylı tümleç, zarf tümleci ve yüklem yapar:

Eski İstanbul'da ne güzel günler yaşanmış. (dolaylı tümleç)
Saat yedide mi gelecekmiş? (zarf tümleci)
Her şey yerli yerinde. (yüklem)

Zaman bildirir:

Okullar bu yıl da eylülde açılacak. (zarf tüml.)

Fiili durum yönüyle niteler:

Suyu bir yudumda içti. (zarf tüml.)
Siz ayakta kaldınız.
Çamaşırları elde yıkıyormuş.

Zaman ve sayı bildiren sözcüklere eklenerek ölçü, miktar bildirir:

Yılda yirmi gün izni var.
Haftada bir geliyor.
Yüzde yetmiş başarı vardı.
İkilemeler kurar:
Ayda yılda bir uğrar oldu.
Elde avuçta ne varsa bitti.

Eklendiği sözcüğü sıfat yapar:

Parmak kalınlığında yaprakları var.

Yapım eki görevi görür:

Gözde sanatçılarımızdandı.
Peyami Safa'nın "Sözde Kızlar"ını okudun mu?

d. -den Ayrılma/Uzaklaşma Hâl Eki


Eklendiği kelimeyi dolaylı tümleç yapar; yer, ayrılma, uzaklaşma bildirir:
Ali, evden yeni çıktı.
Birçok seneler geçti dönen yok seferinden.

Edat tümleci ve yüklem de yapar.


Gönüldendir şikâyet. (yüklem)
Bebek gürültüden uyandı (edat tümleci)
Yalnızlıktan sıkıldım. (edat tümleci)

Durum bildirir:

Yağmur hafiften yağıyor.
Ben onu yakından tanırım.

Üstünlük, karşılaştırma bildirir:
Kıldan ince
baldan tatlı
Erzurum'dan soğuk şehir yok.
Bundan iyisi bulunmaz.

Bütünün parçasını, bütünden ayrılmayı ifade eder:

Verilen pastadan bir dilim yedi.
Soruların cevabını sözlerimden çıkaracaksınız.
Canından can vermek istiyordu.

Edat grubu ve edat tümleci oluşturur:
Akşamdan beri seni arıyoruz.
Yemekten sonra çayı nerede içeceğiz?

Sebep bildirir:

Soğuktan tir tir titriyordu.
Yorgunluktan uyuyuverdi.

İsim tamlamalarında tamlayan ekinin (-in) yerine kullanılır:
Geçen gün öğrencilerden biri yanıma geldi.
Bu ürünlerden hangisini istediğinizi söyleyin.

Yapım eki özelliği kazanarak eklendiği sözcüğü sıfat yapar:
Sıradan insanlarla düşüp kalkma diyordu.
Sudan sebeplerle buradan ayrılıp gitti.
Toptan satış
Uzaktan akraba
En içten duygular

İkilemeler kurar:
Zavallı çocuk günden güne eriyor.
Baştan başa bizim bu topraklar.
Durumumuz yıldan yıla kötüye gidiyor.
Dünden bugüne ne değişti ki...

Varlıkların neden, hangi maddeden yapıldıklarını bildirir:

Üstüne yünden bir kazak almıştı.
Tahtadan kılıçlarla oynuyorlardı.

Zaman anlamlı kelimelere gelerek zaman anlamı katar:
Bu işi dünden halletmeliydik.
Yarın geceden yola çıkmayı düşünüyoruz.

e. -(n)in tamlayan eki

İsimleri isimlere bağlayarak tamlama kurmaya yarar.
Bu ek birinci tekil ve çoğul şahıs için -İm şeklindedir: ben-im, biz-im.
Benim elim kanadı
Kitabın yaprağı yırtılmış.
Yalancının mumu...
Gözlüğün camı...

İsimleri, zamirleri ve sıfat-fiilleri edatlara bağlar:
Bunu senin için yaptım dedi.

İsimleri ve zamirleri fiillere bağlar:
Birincilik ödülü Atilla'nın oldu.
En güzel ve mutlu yıllar sizlerin olsun.

Not: -den eki tamlayan ekinin yerini tutabilir:
öğrencilerin bazıları öğrencilerden bazıları
onların biri onlardan biri

2. İyelik Ekleri

İsimlerin ve isim soylu kelimelerin sonuna gelerek onların sahiplerini, ait oldukları kişileri belirten eklerdir. Tamlayansız kullanıldıkları zaman bu eklere iyelik zamirleri de denir.

kitab-ım, kitab-ın, kitab-ı, kitab-ımız, kitab-ınız, kitap-ları
masa-m, masa-n, masa-s-ı, masa-mız, masa-nız masa-ları
su-y-um, su-y-un, su-y-u, su-y-umuz, su-y-unuz, su-ları
ne-y-im, ne-y-in, ne-y-i/ne-s-i, ne-y-imiz, ne-y-iniz, ne-leri

İyelik ekleri isim tamlamasında tamlanana gelir:
Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı...
Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
İspanya neşesiyle bu akşam bu zildedir.
işin baş-ı,
hayvan sevgi-s-i

İyelik ekleri bazen yer bildiren zamirlerden (işaret zamirleri) sonra gelerek belirtme görevlerinde bulunur:

burası, ötesi, şurası...
Sıfatlardan sonra gelerek zamir yapar:doğrusu, böylesi, başkası...
Bazen isimlerle ve sıfatlarla birlikte sevgi ve abartma ifade eder:
Camın İstanbul.
Güzelim çiçekler kurumuş

İyelik eklerinden sonra hâl ekleri gelebilir:
Baba-m-a soracağım.
Kardeş-i-n-i arıyormuş.
-ler ekiyle -i iyelik eki birlikte kullanılarak zaman bakımından genelleme yapılır:
akşamları, sabahları, gündüzleri...

3. İlgi Zamiri: -ki

İlgi zamiri belirtili isim tamlamalarında tamlananın yerini tutabilir:
benim kalemim benimki
onun eli onunki

Türkçede üç tane -ki vardır:


a. ki Bağlacı

Sadece "ki" biçimi vardır.
Kendinden önceki ve sonraki kelimelerden ayrı yazılır.
Türkçe değil, Farsça bir bağlaçtır ve Türkçe cümle yapısına aykırı olarak kullanılır.
"ki" ile başlayan bir ara cümle asıl cümlenin içinde kısa çizgiler arasında verilebilir:

Bu ses ki yankılanır içimde.
Yağmur yağmadı ki mantarlar ortaya çıksın.
Atatürk diyor ki: ...
Bir şey biliyor ki konuşuyor.
Ben ki hep sizin için çalıştım.
Sınavı kazanabilir miyim ki...
Baktım ki gitmiş.

b. -ki İlgi Zamiri

Ek hâlindeki zamirdir. "-inki" biçiminde kalıplaşır.
Eklendiği kelimeye -ki sadece isim tamlamasında tamlayana eklenir- bitişik yazılır ve bir ismin (tamlananın) yerini tutar.
Büyük ve küçük ünlü kurallarına uymaz; sadece -ki şekli vardır:

senin kalemin seninki, Ali'nin eli _ Ali'ninki, onun düşüncesi _ onunki...

c. -ki Yapım Eki


İsimlere eklenerek yer ve zaman bildiren sıfatlar türeten ektir.
Zaman bildiren kelimelerin sonuna doğrudan eklenirken, yer bildiren sıfatlar türetirken -de hâl ekiyle birlikte kullanılır.

Sadece -ki ve az da olsa -kü şekilleri vardır:
bu yılki sınav, yarınki maç, dünkü film, bugünkü aklım...
masadaki kitaplar, duvardaki saat, evdeki hesap...

4. -ler Çokluk Eki


Cins isimlerine gelerek onların çoğul şekillerini yapar.
Sözcükler arasında ilgi kurmaz:
dağlar, fikirler, idealler, öğrenciler, dertler...
Özel isimlere getirildiğinde:

1. Aile anlamı katar; -gil ekinin yerine kullanılır, yapım eki görevinde olduğu için ayrılmadan yazılır
Yarın Ahmetlere gideceğiz.
İzmir'e, amcamlara/dedemlere/teyzemlere gideceğiz. (burada özel isme getirilmemiş.)
Aliler bize gelecekler.

2. Benzerleri anlamı katar, kesme işaretiyle ayırarak yazılır:
Bu millet nice Yaşar Kemal'ler, Aziz Nesin'ler yetiştirecektir.

3. Aynı ismi taşıyanları belirtir:
Sınıftaki Ali'ler ayağa kalksın.
Hüseyin'lerin hepsi buraya gelsin.

4. Abartma anlamı katar:
Çalışmak için ta Almanyalara gitti.

5. Topluluk kavramı bildirir:
Türkler, Yunanlar, Adanalılar, Konyalılar...

Bunların dışında:

-İkilemeler yapar:
Yıllar yılı bekledik.

-Abartma anlamı katar, bazen "bir" kelimesiyle birlikte bu anlamı verir:
Ateşler içinde kıvranıyordu.
O gün dünyalar benim olmuştu.
Valizler dolusu kitapları ne zaman almıştı.
Bir kumaşlar almış, görmelisiniz.
Bir bahçeler var, sözle anlatılmaz.
Bir zamanlar ne kadar şendik.

-Çoğul zamirlere getirilerek tekrar çoğul yapar:Bizler, sizler

-Saygı veya alay anlamı katar:
Dostumuz nedense bizi çağırmamışlar.
Müdür Bey döndüler mi?

-Her anlamı katar:
Akşamları erken yemek yeriz.
Sabahları geç kalkarım.

"Yaş" kelimesine getirilerek yaşça yaklaşıklık bildirir:
O zaman henüz sekiz yaşlarında idi.

İyelik üçüncü çoğul eki ve şahıs eki ile karıştırılmamalıdır.
Çocuklar (çoğul eki) annelerini (iyelik eki) bekliyorlar (şahıs eki).

5. Ek-Fiil

İsim soylu kelimelerin sonuna gelerek onların yüklem olmasını sağlayan, ek hâlindeki fiildir.
"imek" fiilinin ek olarak kullanımıdır. Genellikle bitişik yazılır.
Dört çekimi vardır:
Geniş zaman/Hikaye/Rivayet/Şart

*. Geniş zaman

İsim soylu kelimelere kişi ekleri getirilerek yapılır. Bunlar geniş zaman eklerinin yerini tutar. Üçüncü kişilere -dİr eki getirilir.
insanım, insansın, insan(dır), insanız, insansınız, insan(dır)lar
Ben bir küçük kelebeğim.
Ü stümüze doğan bir güneşsin sen.
Her taraf bugün bir başka güzel(dir).
Bu ek fiillere getirildiğinde kesinlik veya olasılık anlamı katar.
Ulaş şimdi tatil yapıyordur. (olasılık)
Bu durumda işe gitmeyecektir. (kesinlik)

*. Hikaye

Ek-fiilin bilinen geçmiş zaman çekimi, kavramların ve varlıkların bilinen geçmişteki durumuna şahit olunduğunu gösterir.
idim, idin, idi, idik, idiniz, idiler
Bir güzelin hayranıydım. hayranı i-di-m
Dün daha heyecanlıydın. heyecanlı i-di-n
Merhametli biriydi. biri i-di

*. Rivayet

Ek-fiilin bilinmeyen (öğrenilen) geçmiş zaman çekimi, kavramların ve varlıkların öğrenilen geçmişteki durumunun başkasından duyulduğunu anlatır.
imişim, imişsin, imiş, imişiz, imişsiniz, imişler
Suçlanan ben-miş-im. ben imişim
Meğer sen ne çalışkan-mış-sın. çalışkan imişsin
Adam yirmi yıldır evine hasret-miş. hasret imiş

*. Şart

Eklendiği isimlerle yancümlecik kurar ve temel cümlenin şartını bildirir. Bazen karşılaştırma anlamı da katar.
isem, isen, ise, isek, iseniz, iseler
Elbise ucuzsa hemen alalım. ucuz ise
Maaşlar düşük, giderlerse oldukça fazla. giderler ise (karşılaştırma)
Dikkat!
Ben iyi bir okurum. Ek-fiilin geniş zamanı
Hep iyi kitaplar okurum. Şahıs eki
Benim okurum anlayışlıdır. tamlayan eki ve iyelik eki
Öğrenciydi ek-fiil çekimi
Uyuyordu birleşik çekim
Öğrenciymiş ek-fiil
Uyuyormuş birleşik zaman
Öğrenciyse ek-fiil
Uyuyorsa birleşik zaman

Not: Ek-fiilin olumsuzu ek-fiilden önce "değil" kelimesi getirilerek yapılır:
birinci değilim, değildim, değilmişim, değilsem

25 Eylül 2008 Perşembe

türk edebiyatını etkileyen öğeler


1-)Türk Edebiyatının Oluşumundaki Etkenler
- Gök Tanrı inancı (Çoktanrılı inanç)
- Budizm, Mani dini
- Göçebe hayat
- Türkçe yabancı dillerin etkisinden uzak olma, yalınlık
- Türler: Destan, Koşuk, Sagu
- Geleneksel yapı, sözlü anlatım manzum anlatım

2-)İslamiyet Dönemi Türk Edebiyatı
- Yerleşik hayat
- Müslümanlık
- Arapça ve Farsçanın Türkçe üzerine etkileri
- Halk Edebiyatı ve Divan Edebiyatı
- Türler: Gazel, Kaside, Koşma, Türkü

3-) Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı
- Tanzimat
- Batılı yaşam tarzı
- Yeni fikirler
- Türkçe üzerinde Batı dillerinin etkisi
- Türler: Roman, gazete, tiyatro, gazete, deneme


Yazan: Fadıl

mankenler


İşte manken adaylarımız:))
(Bu arada..)
Tibeeeet!!!
Bak bu son yıl, daha çok ders çalış, bizi ve aileni üzme:))

begüm


Yani Begüm Zülam Hanım, şu fotoğrafı çekene kadar ne uğraştırdın bizi... Bak, bir şey oldu mu, ne güzel de çıkmışsın:))

harun hoca'mız


Okulumuzun emektar müdür yardımcısı Harun Bey. Hep çalışır, karınca misali... Arada bir bize kızar:)) Ama hemencecik de unutur. Seviyoruz onu:))

bu aralar


Bu aralar sevgili Münevver pek efkarlı, ara ara gözyaşlarına boğuluyor. Sebebi ne ola ki...

müge



Bu arada Müge de elbette ki kendi "şovunu" yaptı:))

ayşe'miz



Sevgili Ayşe'mizin doğum günüydü. Öğle arasında ona bir sürpriz yaptı sınıf arkadaşları. Güzel anlardı.

Anlatım Bozukluğu/Genel Uyarılar


1. Gereksiz sözcük kullanmak “duruluğu” bozar.


2. Gereksiz sözcük, cümlede anlamdaşı olan sözcüktür.


3. Bu, “cümleden çıkarıldığında anlam değiştirmeyen sözcük” ifadesiyle de sorulabilir.
Örnek: Yeni projeler için teklif ve önerilerinizi bekliyoruz.(teklif/gereksiz)
Örnek:Aylin’i aradım ve onu uyardım.(‘onu’ cümleden çıkarılabilir.)


4. Yardımcı eylemin gereksiz kullanılması da “duruluk” kavramıyla ilgilidir.


5. Yerine bir ek kullanılabiliyorsa yardımcı eylem gereksizdir.

Örnek: Anlatmış olduğum bu olay gerçektir.(Anlattığım…olacak)


6. “Gereksiz” bir sözcüğü bulmak, öğrencinin (kişinin) genel birikimiyle ilgilidir. Burada belirleyici olan, “öğrencinin belleğindeki sözlüktür” ve sözcüklerin burada nasıl tanımlandığıdır.

7. Aynı durum “sözcüğün yanlış anlamda kullanılması”nda da söz konusudur. Yanlış, eksik bilgiler (bu anlamda) sorun yaratır.
Örnek: Memurun aylık kazancı mutfak masraflarına bile yetmiyor. (“kazanç” değil “gelir”.)

8. “Kendi” dönüşlülük zamiri anlamı pekiştirmek için özne veya nesneyle öbekleşir. Bu durumda anlatım bozukluğu yapmaz.
Örnek: Bu resmi ben kendim yaptım.(Doğru bir cümle!)

9. Öznenin veya tamlayan sözcüğün kullanılması “duruluğu” bozmaz.
Örnek: Ben bu sorunun cevabını biliyorum.
Senin evin nerede? (Doğru bir cümle!)


10. Kipte anlam kayması anlatım bozukluğuna yol açmaz.
Örnek: Senin işin ne zaman bitiyor? (Doğru bir cümle!)


11. Devrik cümle anlatım bozukluğunun bir nedeni değildir.

12. “Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması”, “sözcüğün yanlış yerde kullanılması”, “anlamca çelişen sözcüklerin aynı cümlede kullanılması” açıklık kavramıyla ilgilidir.
Örnek: Polisin görevi huzuru sağlamakla sınırlıdır. (Görev değil yetki: Yanlış anlam.)
Hiçbir yardım isteyebileceği yakını yoktu. (Yanlış yer: …hiçbir yakını…)
Beni mutlaka aramış olabilir. (Anlam çelişkisi)

13. Bir cümleden farklı farklı anlamlar çıkarılabiliyorsa o cümle “açık” değildir. Dolayısıyla, “açık cümlede” anlam tektir ve nettir.


14. Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması, “yazılışı” veya “anlamı” birbirine benzeyen sözcüklerin birbirleriyle karıştırılmasından kaynaklanır.

Örnek: Düşünce silahtan daha etkindir. (“etkilidir” olacak.)


15. Sözcüğün yanlış yerde kullanılması görev belirsizliğine yol açar. (sıfat-zarf) Bu durum da anlam bulanıklığının nedenidir.

Örnek: Barlar su gibi biraların içildiği yerlerdir. (su gibi içmek…)



16. Yanlış yapılandırmada sözcüğün gereksiz veya yanlış bir ek alması söz konusudur.

Örnek: Kentimizi çirkinletmeye kimsenin hakkı yok. (çirkinleştirmeye…)


17. Sıfat tamlamaları veya isim tamlamaları ortak tamlananla ya da ortak tamlayanla kullanılabilir. Ancak bir isim tamlamasıyla bir sıfat tamlamasını bu şekilde birleştiremeyiz.

Örnek: Bu bölgede Akdeniz ve karasal iklim özellikleri görülür. (…Akdeniz iklimi ve karasal iklim…)


18. Tamlayanı nicelik bildiren sıfat tamlamalarında tamlanan –lar –ler ekini kullanamaz.

Örnek: Onca yaraların ardından yeni bir aşk yaratamazsın. (onca yara…)


19. Nicelik bildiren sıfat tamlamaları özneyken yüklem de –lar –ler’i kullanamaz. (Buna özne-yüklem uyuşmazlığı denir.)

Örnek: İki kafadar işleri yarım bırakıp maça gitmişler.


20. Belirtili isim tamlaması, çokluktan parça bildiriyorsa tamlayan eki –ın –in yerine -dan –den kullanılabilir. Böyle bir durum yoksa kullanılmaz.

Örnek: Evlerin ikisi kiralandı.Evlerden ikisi kiralandı. (Doğru)
Evlerin hepsi kiralandı.Evlerden hepsi kiralandı. (yanlış)



21. Sözcük düzeyinde anlatım bozukluklarında genel kültürün, cümle düzeyinde anlatım bozukluklarında ise dilbilgisinin önemli olduğu unutulmamalıdır.


22. Cümle düzeyinde anlatım bozukluklarında örnekler birbirine benzer. Buradaki neden-sonuç ilişkisi hemen hemen aynıdır. Bu yüzden sorunu saptamak ve soruyu çözmek daha kolaydır.
Örnek: Odana gir ve çıkma.(odandan) / Eve gitti, henüz dönmedi. (evden)

23. Kurallı bileşik fiillerin kendine özgü anlamları vardır. Bu fiillerle aynı anlama gelebilecek sözcükler kullanmak duruluğu bozar.
Örnek: Belki uğrayabilirim. (yeterlik-olasılık)
Soruları hemencecik çözüverdim. (tezlik)
Uzun süre bakakaldık. (sürerlik)


24. Yüklemdeki –lar –ler insanlar için kullanılır.
Örnek: Çocuklar eğleniyor.(Doğru) / Çocuklar eğleniyorlar. (Doğru)
Kuşlar uçuşuyor. (Doğru) / Kuşlar uçuşuyorlar. (Yanlış)


25. Kişileştirme sanatında yüklem –lar –ler ekini isterse kullanır, istemezse kullanmaz.
Örnek: Geçmiş yıllar hatıralardan bize el sallıyorlar.(kişileştirme)


26. “Herkes, kimse, hepsi, birçoğu” gibi belgisiz zamirler özneyken, yüklem daima tekildir.
Örnek: Herkes onun gibi başarılı ve varlıklı bir sanatçı olmak için hiç durmadan çalışıyorlar. (yanlış)

27. Belirtili isim tamlamasında tamlayanla tamlananın yer değiştirmesi veya bunların ayrı ayrı sıfat olması anlatım bozukluğuna yol açmaz.
Örnek: Duyulmuyor sesi dalgaların.

28. Belirtisiz ad tamlamasında tamlayanla tamlanan arasına herhangi bir sözcük girmez.
Örnek:
Adana Eski Valisi İzmir’deymiş.(yanlış)
(Eski Adana Valisi…)


29. ya … ya bağlacı kesinlik zarfı olarak kullanılmaz.
Örnek: Bu maçı ya kazanacağız ya kazanacağız. (yanlış)

30. Olumlu cümlelerin sonunda “ki” bağlacı vurgu amacıyla kullanılamaz.
Örnek: Ödevlerimi bitirdim ki. (yanlış)…bitirmedim ki (doğru)


31. Ne…ne bağlacı olumsuzluk bildirir.Bu durumda yüklemin de olumsuz kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.
Örnek: Ne seni ne de onu affetmeyeceğim. (affedeceğim)
yanlış doğru


32. Aynı anlamdaki bağlaçların birlikte kullanılması duruluğu bozar.
Örnek: Çalıştım; ama ne var ki kazanamadım.

33. Yan cümleciklerin biri olumlu diğeri olumsuzsa bunlar ortak kullanılamaz. (Ekfiil eksikliği)
Örnek: Hangisinin başarılı, hangisinin başarılı olmadığını öğreneceğiz.

34. Özneler farklıysa ekfiiller ortak kullanılmaz. (ekfiil eksikliği)
Örnek: O uyuyor, ben çalışıyordum. (uyuyordu)

35. Cümlede birden fazla yargı varsa bunlar çatı yönüyle birbirleriyle uyum sağlamalı; yani yargıların biri etken diğeri edilgen olamaz. (Çatı uyuşmazlığı)
Örnek: Okunup özetleyecek.(yanlış) (okuyup özetleyecek / Okunup özetlenecek) (doğru )


36. Anlam belirsizliğine yol açacaksa tamlayan zamir düşemez.

Örnek: Resmini gördüm. (senin mi onun mu?)


37. Virgülün veya noktalı virgülün gerektiği halde kullanılmaması anlam belirsizliğine dolayısıyla anlatım bozukluğuna yol açar.

Örnek: Sinema, tiyatro ve romanı da etkiledi. (sinema; …)


38. Nesnenin gereksiz kullanılması, nesnenin gerektiği halde kullanılmaması, ortak olmayan nesnenin ortak kullanılması birbirinden farklıdır.

Örnek: Arkadaşları aradım ve onları buldum. (gereksiz)
Onun fotoğraflarına baktım ve özlediğimi anladım. (ve onu…eksik)
Şarkıcının sesini beğenmedim ve dinledim. (Ortak değil: Şarkılarını dinledim.


39. Yönelme, bulunma, ayrılma anlamlarıyla üç ayrı dolaylı tümleç vardır. Özellikle sıralı cümlelerde bunları ayrı ayrı kullanmak gerekebilir.

Örnek: İzmir’e uçakla gitti, otobüsle döndü. (oradan)


40. Deyimleri anlam çerçeveleri dışında kullanmak, deyimlerin kalıplaşmış yapısını değiştirmek anlatım bozukluğuna yol açar.

Örnek: Korkudan elimiz böğrümüzde kalmıştı. (korkudan değildir; çaresizliktendir…)


41. Eşgörevli sözcüklerin ortak ek kullanması anlatım bozukluğuna yol açmaz.

Coşku uyuyor, Doğan çalışıyordu. (doğru)

19 Eylül 2008 Cuma

14 Eylül 2008 Pazar

yazarlar/1


NURULLAH ATAÇ
*Cumhuriyet döneminin en önemli deneme ve eleştiri yazarı olan Ataç, özel öğrenimle kendisini yetiştirmiş, yaşamının büyük bir bölümünde çevirmenlik yapmıştır.
*Edebiyata şiirle başlamış ancak deneme ve eleştiride karar kılmıştır.

*Türkçenin özleşmesi, yeni şair ve yazarların sanat dünyasına tanıtılması konusunda öncülük etmiştir.

*Dildeki bütün yabancı sözcüklerin atılması taraftarıdır.
*Özellikle Türkçenin özleşmesi, devrik cümleye dayalı anlatımın benimsenmesi… yolunda çok çalışmıştır. Ataç, bir devrik cümle ustasıdır.

*Yunan, Latin, Fransız ve Rus klasiklerinin çoğunu dilimize kazandırmıştır.

*Eserleri; Günlerin Getirdiği, Karalama Defteri, Sözden Söze, Okuruma Mektuplar, Günce, Söz Arasında, Dergilerde.

Yazan: Sima

13 Eylül 2008 Cumartesi

Edebi Topluluklar



1923–1940 Yılları Arasında Ortaya Çıkan Edebiyat Toplulukları/Eğilimleri



a) Memleket Edebiyatı:

Anadolu’yu ve Anadolu insanını anlatmaya çalışan bu anlayışın temelleri Ziya Gökalp ve Mehmet Emin Yurdakul gibi sanatçılar tarafından atılmıştır.
Şiirde hece ölçüsünü ve halk şiiri nazım biçimlerini kullanan sanatçılar yalın bir dille eseler vermişler, mahalli söyleyişleri edebiyata sokmuşlardır.


b)Mistik-Ruhçu Edebiyat Anlayışı:

Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa, Asaf Halet Çelebi gibi sanatçıların temsil ettiği mistik-ruhçu edebiyat anlayışı, manevi değerlere ve ruhun üstünlüğü ilkesine büyük önem vermiş, bu doğrultuda eserlere yansımıştır.
Mistik-ruhçu görüş maddeci (materyalist) dünya görüşüne karşı çıkıştır.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Abdülhak Şinasi Hisar gibi sanatçılar da rüya, hayal ve hatıralara yönelmiştir.


c) Yedi Meşaleciler

*Beş hececileri reddetmişlerdir; ancak onların devamı olmaktan öteye gidememişlerdir.

*Edebiyatta daima yenilik, canlılık, içtenlik, ilkesini benimsemişlerdir.

*”Sanat için sanat” ilkesiyle yazmışlardır.

*Edebiyatın geleneksel imgeleri yerine yenilerini bulup kullanmayı amaçlamışlardır.

*Batılı bir sanat anlayışına sahiptirler. Fransız sembolistlerini örnek almışlardır.

*Sanatçıları: Kenan Hulusi Koray, Cevdet Kudret Solok, Muammer Lütfi Bahşi, Sabri Esat Siyavuşgil, Yaşar Nabi Nayır, Vasfi Mahir Kocatürk, Ziya Osman Saba.

ç) Serbest Şiir Anlayışı

*1930’lu yıllarda ortaya çıkmıştır.

*Edebiyatımızdaki öncüsü Nazım Hikmet’tir.

*Rus şair Mayakovski’nin Fütürizminden etkilenmiştir.

*Zamanla, Enis Behiç Koryürek, Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat gibi şairler de serbest tarzın önemli isimleri olmuştur.

Yazan: Sima

Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı


Genel Özellikleri

*”Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı” ana hatlarıyla 2’ye ayrılır;

1)1923–1940 Arası:

*Halkın anlayacağı yalın bir dil kullanılmıştır.
*Şiirde hece ölçüsü öne çıkmıştır, bunun yanında serbest tarzda şiirler de yazılmıştır.
*Cumhuriyet ideolojisi doğrultusunda eserler de verilmiştir.
*"Milli Edebiyat" döneminde başlayan Anadolu’ya yönelme Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir.
*"Sanat toplum içindir." ilkesi öne çıkmıştır.
*Edebiyatın hemen hemen her türünde eserler verilmiştir.
*Toplumsal, siyasal ve günlük hayat eserlerde daha çok görülmüştür.
*Kurtuluş Savaşı'nın etkileri de bu dönem eserlerinde görülür olmuştur.
*Önceki dönemlerde eserler veren Abdülhak Hamit Tarhan, Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi yazarlar bu dönemde de yazmaya devam etmiştir.
*Bunun yanında Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu da edebiyat dünyasının yanı başında yer almıştır.


Not: Sima'ya katkıları için teşekkür ediyoruz.

11 Eylül 2008 Perşembe

sınıf


Pırıl, YECP, Bay Veli, Rezzan, Tuğse, Müge poz verme derdinde. Ama köşede sevgili Ayşe'miz bakın ders arasında bile çalışıyor:)) Müge Hanım bak da ibret al! Prenseslik öyle oylamalarla elde edilebilecek bir "ünvan" değildir. Lutfen daha çok çalışınız:)) Bu arada bayanlarımızın tiyatro grubunun önemli isimlerinden oldukları nasıl da anlaşılıyor:))

gitar


Armağan edeceğimiz kitabın kapağı. İşin ciddiyetini anlayın diye yayımlıyoruz bunu: ))

10 Eylül 2008 Çarşamba

paragraf çalışması


Adana Koleji'nin özellikle 12. sınıf öğrencilerine duyurulur!
Yukarıdaki paragrafın;
konusunu,
ana düşüncesini,
yardımcı düşüncelerini,
anlatım biçimini
ve
anlatım özelliklerini
yorum bölümüne doğru olarak yazana Michel del Castillo'nun "Gitar" adlı romanını armağan edeceğiz.
Birden fazla doğru yanıt olduğunda kitabı kazanan, bize ilk ulaşan öğrenci olacaktır. İyi çalışmalar: ))

sima sena


12/C'nin ÖSS'de iddialı öğrencilerinden sadece iki kişi: Sena ve Sima. Bakın, Sima hemen mahcup oldu bu iltifattan ve objektife bakamadı: ))

12/E Dil Sınıfı


Ebru'su, Verda'sı, Didem'i, Melike'si, Ayşen'i, Burak'ı, Mel'i, Gülgün'ü, Şebnem'i ve İpek'leriyle 12/E Dil Sınıfı. Bu yılki YDS'de onlardan çok şey bekliyoruz.

okulum, güzel okulum


Yarım yüzyıla yaklaşan koca çınar: Adana Koleji/bir "tarz" okulu.

9 Eylül 2008 Salı

rtm


Muhteşem üçlü (hani hep böyle "klişe" ifadeler kullanılır ya, biz de uyalım dedik.) Gerçi Mügeciğimiz kısmen çıkmış. Olsun, bu poz bile onun zarifliğinin sıradan bir göstergesi. Sevginiz sonsuz olsun.

sınıftan


12/C'den bir grup. Yeni gelen arkadaşlarımız biraz çekingen davrandılar, şimdilik uzak durdular; ama kaynaşılacak elbette... Hanımları biraz habersiz yakaladık. Tam da süsleniyorlardı. Olsun, biz hep ne diyoruz; en iyisi doğallık, yalınlık ve duruluktur. Bu arada oylamamızda Müge Hanım, her zaman olduğu gibi Yağmur Hanım'ın önünde prenseslik yarışında.
Duyduğumuza göre sınıfı terk eden bazı arkadaşlar burayı pek özlüyorlarmış. Ne diyelim, hasret zor iş: ))

8 Eylül 2008 Pazartesi

tiyatro


2007-2008 döneminde sahnelediğimiz "Son Oyun" adlı oyunumuzun dekorundan bir kare. Hacivat ve Karagöz'ün geriye dönüşle bugünden geçmişe yönelip bir eleştiri ve özeleştiri yaptıkları bu oyunda 12/C sınıfı öğrencilerinden Tuğse, Sima, Müge ve İpek Hanımlar rol aldı. Yardımcı yönetmenliği de aynı sınıftan Rezzan Hanım yaptı. Seyri güzel bir oyundu. Özellikle Müge Hanım'ın "performansı" izlenmeye değerdi.

müze gezisi




Müze gezisinden benzer birkaç kare: YECP, Tuğse ve Rezzan: ))